ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

KEMAH

Taş Devri) kadar götürmektedir. Müteakib devirlerde ise Kemah bölgesinin ön tarihi hakkında bilgilerimiz ilmi boyutlar kazanmaya başlar: “Son Kalkolitik” ve “İlk Tunç Çağ “ devrelerinde Doğu ve Güney-doğu Anadolu’da -Karaz türü çanak-çömlekleri adı ile tanımlanan- yaygın ve homojen, kendine has eserleriyle bir kültür gurubu ortaya çıkar. “Karaz-Kültürü” adının yanısıra, buluntu yerlerine göre çeşitli isimler altında tarif edilen bu kültür, gerçekte çok mühim bir tarihi hadiseyi ve gelişmeyi yansıtmaktadır. Adı geçen arkeolojik materyal Hurrilere ait olup, dil yapısı bakımından Ural-Altay dil ailesi ile yakınlık gösteren bu kavmin çeşitli kollar halinde Trans-Kafkasya, Kura-Aras yöresinden Doğu Anadolu ve komşu bölgeler üzerine yaptıkları göç ve yayılmaları belgelemektedir. Erzincan yöresini de, bu kültürün gelişim bölgesi içinde zikrederler.
“Tarihi Çağlar” da, Kemah ve çevresi hakkındaki aydınlatıcı bilgileri, Hittit ve Assur çivi yazılı kaynaklarından edinmekteyiz: M.Ö.III. bindeki Hurri kabilelerinin ve Urartular gibi akraba boyların göçlerini müteakib, M.Ö.II. binde Doğu Anadolu’da birtakım küçük feodal beyliklerin teşekkül ettiği görülür. Bunlardan birisi de Kemah yöresindeki beyliktir. Hittit kaynaklarında, Erzurum ve Erzincan arasındaki bölge “Hayaşa/Hajaşa” olarak geçmektedir. Hititlerin amansız düşmanı olan Hayaşa beyliği’nin Kral I. Şuppiluliuma (M.Ö 1375-1345) devrinde bir çok çetin mücadelelerden sonra Hitit devletine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Kaynaklara göre, bir ara durmuş olan Hitit-Hayaşa çekişmesi,Şuppiluliuma’nın ölümünden sonra tekrar alevlenmiştir .Bunun üzerine oğlu II. Murşillis, Hitit devletine karşı ayaklanan Hayaşalı’larla Kemah yakınlarında savaşmak zorunda kalmıştır. Anlaşıldığına göre Hititlerle mücadeleye devam eden Hayaşalılar, yeniden bağımsızlıklarını elde etmişlerdir.
 M.Ö. XIII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Assur devletinin Ön Asya’da gittikçe kuvvetlenmesi üzerine Doğu Anadolu’nun siyasi durumunda büyük değişikliler görülür: Doğu Anadolu ile Assur arasında bir “ tampon devlet” niteliğinde olan Hurri-Mitanni (Hanigalbat) devletinin zayıflayarak tarih sahnesinden çekilmesini fırsat bilen Assur, Doğu Anadolu’ya amansız akınlar düzenlemeye başlamıştır. Bunun üzerine yukarıda zikrettiğimiz Hurri kökenli ve akraba Urartu kabilelerinin meydana getirdikleri Feodal beylikler, Assur’a karşı birleşirler. Böylece Doğu Anadolu’da, merkezi Van Gölü olmak üzere gelecekteki Urartu devletinin temelini oluşturan “ Uruatri” ve “Nairi” konfederasyonları, yeni bir politik güç olarak ortaya çıkar. Hitit kaynaklarında “Hayaşa” adı altında tarif edilen Kemah bölgesi, Assur kaynaklarında zaman zaman Nairi konfederasyonunun hakim olduğu topraklar dahilinde zikredilmektedir. Bu feodal beylik, konfederasyonunun bir üyesidir. M.Ö. IX. yüzyılın ikinci yarısında, Doğu Anadolu’ya yapılan Assur seferleri gittikçe yoğunlaşır. Bunun üzerine, Uriatri ve
 Nairi konfederasyonları, birleşerek Urartu devletini kurarlar. Bu sırada, Assur kralı III.Salmanassar’ın (M.Ö.848-824) Fırat’ın kaynaklarına kadar ulaşan seferleri sırasında Suhme bölgesini de fethederek yağmaladığı görülür. Urartu kralı II. Argişti (M.Ö. 714-685) devrinde, Kemah ve Erzincan yörelerinin Urartu devletine ilhak edilerek batı sınırında güçlü bir eyalet merkezi haline getirildiği anlaşılmaktadır. Medleri takiben Perslerin Doğu Anadolu’ya hakim olmaları ile- Kemah-Erzincan yöresi dahil-Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmı, Pers Kralı I. Dareiros’un yeniden organizasyonu sonucunda-o çağlardaki adı ile-”Armina/Arminyia” Satraplığına,yani XIII. Satraplık bölgesine dahil edilmiştir. Bilahere Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına giren bu bölge, Roma, Part krallığı ve yerli krallık arasındaki mücadelelerde,bir kilit noktası teşkil etmiştir. 
Bölgede, Roma hakimiyetinin zayıflaması üzerine birçok yeni prenslikler kurulmuştur. Birbirleriyle sürekli mücadele halinde olan bu prenslikler zaman zaman Doğu Roma’nın veya İran’ın nüfuzu altına girmiştir. Kemah, eski çağlarda “Ani” ismiyle de bilinmektedir. I.Theodosios (379-395) devrinde Kemah’ın bulunduğu bölgenin adı “Daranalis” olarak geçer. Yine onun zamanında şehire “Theodosiopolis” adı verilmiştir. Şehir daha sonraki devirde Anastasios tarafından yeniden kurulmuştur. İslamiyetin zuhurundan kısa bir müddet sonra, bu bölge Arapların akınlarına maruz kaldı. Araplar, burasını evvela H. 59 (M.678/679)’da, sonra 710 senesinde, daha sonra H.105 (M.723/724)’de Mervan bin Muhammed kumandasında ve tekrar Mesleme bin Abdülmelik idaresinde zaptetmişlerdir. H.133 (M.750/751)’de Bizans İmparatoru Konstantin tarafından kuşatılması üzerine, Abbasi halifesi Ebu Ca’fer el-Mensur, şehri Bizanslılara karşı tahkim etti. Bununla beraber 754/755’de Kemah, tekrar Bizanslıların hakimiyeti altına girdi. Bundan sonra burası, halifeler ile Bizanslılar arasında birkaç defa daha elden ele geçti. Sonraki asırlarda Bizanslılara tabi kaldı. 
Arap tarihçisi Belazuri H.149-150(M.766) yılında yapılan bir Kemah muhasarasını şöyle anlatır :”El-Mansur,H.149 da Bağdat’dan hareket edip,Hadisetü’l-Mavsıl (Musul) a geldi.İlk önce Hasan Bin Kahtebe’yi,onun arkasından da Muhammed bin Eş’as’ı kutsal savaşta (Bizans’a karşı cihad) bulunmak üzere gönderdi. İki komutanın emrindeki kuvvetlere Abbas bin Muhammed’i emir yaptı.Abbas’a onlarla beraber Kemh (Kemah) üzerine yürümeyi emretti. Muhammed bin Eş’as,Amid (Diyarbekir) de öldü.Hasan ile Abbas ilerlediler. Malatya’ya vardılar.Oradan yiyecek maddeleri yüklettiler. Oradan kalkıp,Kemah çevresine geldiler. Abbas, mancılılklar kurmayı emretti.Fakat kaledekiler mancılıklardan atılan taşlardan korunmak üzere,kalelerinin (duvarları) üstüne dikenli ardıç ağaçları yerleştirdiler, Müslümanları taşladılar. Bu taşların tesiriyle 200 müslüman şehid oldu.Müslümanlar Debbabe’ler (?) yaparak şiddetli bir surette savaştıktan sonra kaleyi fethettiler.Abbas bin Muhammed bin Ali ile birlikte Matar Varrak da,bu kutsal savaşlara katıldı.” 
Kemah’ın Türklerin hakimiyeti altına geçmesi Malazgirt zaferinden (1071) kısa bir müddet sonra oldu. Alp Arslan, Malazgirt zaferini müteakib kumandanlarından Emir Saltuk’a Erzurum ve havalisini; Emir Artuk Bey’e Mardin, Amid, Malatya ve civarını; Emir Danişmend’e Kayseri, Sivas, Tokat, Niksar ve Amasya’yı; Emir Çavudur’a Maraş, Saros ve mülhakatını; Emir Mengücek’e ise Erzincan, Kemah, Şarki-Karahisar ve havalisini ıkta ederek bu memleketlerin fethedilmesini emretmiştir. Bunun üzerine Kemah, Erzincan ve mülhakatını zabteden Emir Ahmed Mengücek Gazi, Mengücek Beyliği’ni kurarak, müstahkem bir kaleye sahip bulunması dolayısıyla, Kemah’ı merkez yaptı. Mengücek Gazi’nin ölümünden sonra yerine oğlu İshak geçti. İshak, Danişmend Ahmed Gazi’nin kızı ile evli idi. Artuklu emiri Belek Gazi’nin ülkesine saldırması üzerine ona karşı koyamıyacağını anlayan İshak, Trabzon dukası Konstantin Gabras’ın yanına giderek ondan yardım istedi 
(1119). Gabras, İshak’ın teklifini kabul etti ve her ikisi de, askerleri ile Belek’in karşısıma çıktılar. Belek de bunlara karşı Danişmend Gazi ile ittifak yapmıştı. Her iki taraf Erzincan’a bağlı Şiran kalesi yakınlarında karşılaştılar. Burada yapılan savaşta Gabras ve Mengücek-oğlu ağır bir hezimete uğrayarak esir düşmüşlerdir (H.514/M.1120). Gabras,fidye mukabilinde kurtulmuş, İshak ise Danişmend Gazi’nin damadı olduğundan serbest bırakılmıştır. İshak’ın ölümünden (1142) sonra Mengücek ülkesi, oğulları arasında paylaştırıldı. Kemah, Melik Mahmud’a; Erzincan, Davud Şah’a; Divriği ise Süleyman Şah’a düştü. Mengücek devletinin Kemah kolunun, Melik Mahmud’un ölümünden sonra çökmesi üzerine Kemah, Erzincan beyliği idaresine geçti. Davud Şah’ın 1151’de öldürülmesini müteakib, Kemah ve Erzincan, Divriği hükümdarı Süleyman Şah’a tabi kılınmışsa da, çok geçmeden, Davud Şah’ın oğlu Fahreddin Behram Şah (1165-1125), babasının beyliğine sahip çıkmıştır (1165). Çok iyi bir hükümdar olan Fahreddin Behram Şah zamanında bilhassa Erzincan, mühim bir kültür ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Burada, babası ve kendi adına basılmış paralar mevcut olduğu gibi, yine kendi ismini taşıyan bir medrese de bulunmaktadır. Yağı-basan’ın ölümü 
(1164) üzerine II.Kılıç Arslan, Danişmend Beyliğini, ülkesine katarak Mengüceklileri de kendisine tabi kılmıştır. Bu suretle Mengücek oğulları Selçukluların himayesi altında uzun müddet emniyet içinde yaşadılar. Nihayet Harizmşah Celaleddin Mengübirti ve Moğol istilaları dolayısiyle Doğu Anadolu hudutlarını emniyet altına almak isteyen Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad (1220-2237), Erzincan ve Kemah’ı ülkesine ilhak ederek Mengücek devletine son verdi (1228). Kösedağ savaşını (1243) müteakib Moğolların Anadolu’yu istilasından sonra, yapılan anlaşma gereğince Erzurum ve Bayburd havalisi ile birlikte Kemah ve Erzincan’da uzun bir müddet Selçukluların elinde kalmıştır. Nitekim H. 695 (M. 1295-96) yılında Erzincan’da II. Gıyaseddin Mes’üd adına basılmış paraların mevcudiyeti bu hususu teyid etmektedir. Son İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden (1335) sonra Kemah ve Erzincan havalisinin, Sivas, Ankara, 
Kayseri ve Şarki- Karahisar’a hakim olarakl bir devlet kurmaya muvaffak olan Eretna oğullarının idaresine geçtiği, gerek Alaaddin Eretna (öl. 1352) gerekse oğlu Gıyaseddin Mehmed (1352-1365) namına basılan paralarla sabittir. Eretna oğullarının zaafından istifade ederek harekete geçen Erzincan emirlerinin de zaman zaman Kemah’ı hakimiyetleri altına aldıkları görülmektedir. Nitekim Erzincan emiri Ahi Ayna Bey’in ölümünü (1361) müteakib Şarki-Karahisar’dan gelerek Erzincan’ı alan Emirzade Pir Hüseyin Bey’in Bayburd’a kadar uzanarak burasını fethettiği bilindiğine göre, bu arada Kemah’ı da almış olması kuvvetle muhtemeldir. Pir Hüseyin 1379 yılında ölünce, Erzincan emirliği Eretna oğullarından Mutahharten (Taharten)’in eline geçti. Mutahharten, emir olur olmaz Erzurum, Çemişkezek, İspir, Bayburd, Tercan, Kemah ve Şebinkarahisar (Şarki-Karahisar) şehirlerini idaresi altına aldı. Kemah ve havalisi, bir müddet, Erzincan emiri Mutahharten ile son Eretna hükümdarı II.Mehmed Bey’i bertaraf ederek Sivas’ta hükümdarlığını ilan eden (1381) Kadı Burhaneddin Ahmed (öl. 1398) arasındaki mücadelelere sahne olmuştur. Kadı Burhaneddin, Erzincan emiri Mutahharten üzerine yürüdüğü sırada (1394) Kemah valisi, kendisini karşılayarak itiatini bildirdi. 
Kadı, Erzincan topraklarında büyük tahribat yaptıktan sonra geri Sivas’a döndü. Çok geçmeden Mutahharten’in tekrar Kemah’a karşı harekete hazırlandığını haber alan Kadı Burhaneddin, ikinci kez Erzincan’a yürüdü. Bu esnada Kemah, Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’in katl ve yağma hareketleriyle neticelenen hücumuna maruz kaldı. Kadı Pulu savaşında (1395) Mutahharten’ yenilince, Kemah tekrar Erzincan emirinin eline geçti Kadı Burhaneddin’in Kara Yülük Osman Bey tarafından öldürülmesinden sonra (1398) Sivas’ı Osmanlı ülkesine katan Yıldırım Bayezid,Timur hakimiyetini kabul etmiş bulunan Erzincan emiri Mutahharten’in kendisine tabi olmasını istedi. Fakat Erzincan emiri, bunu kabul etmeyerek keyfiyeti Timur’a bildirdi.Bu sıralarda Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’la Sultan Ahmed Celayir’in Osmanlı’lara ilticalarından dolayı,Timur ile Bayezid’in arası açılmıştı. Timur, Erzincan emirinin bu müracaatı üzerine Sivas’a yürüdü. Ordusuna Kara Yülük ile Mutahharten rehberlik ediyorlardı. Sivas’ı yakıp yıktıktan sonra memleketine döndü (1400). Buna çok müte’essir olan Bayezid, bizzat doğu hududuna gelerek Erzincan ile Kemah’ı Mutahharten’in elinden almış ve kendisinin hakimiyetini tanıması şartıyla Erzincan’ı tekrar ona vermiş ise de, Kemah kalesini iade etmiyerek buraya muhafız koymuş; Mutahharten’in ailesini de rehine 
alarak Bursa’ya göndermiştir. Fakat Timur, Yıldırım Bayezid’e karşı harekete geçince Kemah’ı zaptederek yine eski sahibi Mutahharten’e verdi. Kemah ve Erzincan civarı, bundan sonra, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın 1467’de Karakoyunlu devletini ortadan kaldırarak buraları hakimiyeti altına almasına kadar geçen devrede, birbirlerine rakib bu iki Türkmen topluluğu arasında sık sık el değiştirmiştir. Bunların birbirleriyle olan amansız mücadeleleri yüzünden başta Erzurum, Erzincan, Tercan ve Bayburd olmak üzere Doğu Anadolu’nun birçok şehir, köy ve kasabaları, büyük ölçüde tahribata uğramıştır. Bu bölgeler ancak Uzun Hasan (1453-1478) zamanında istikrar ve huzura kavuşabilmiştir. Fakat Uzun Hasan’ın ölümünden sonra Akkoyunlu devleti, uzun süren taht kavgaları yüzünden acze düşmüştür. İşte bu kargaşalıkların devam ettiği bir sırada birçok Türkmen boy ve uluslarını etrafına toplayarak Safevi devletini kuran Şah İsmail, 1500’de Azerbaycan, 1507’de Diyarbekir, nihayet 1508’de Bağdad’ı alıp Akkoyunlu Türkmen devletine son verdi. Bu arada bütün Akkoyunlu şehir ve kaleleri gibi çok müstahkem olduğu bilinen Kemah kalesi 1503’ten itibaren Safevilerin emrine girdi. Öyle anlaşılıyor ki, bu tarihten itibaren kale ve civarında bulunan Akkoyunlu Türkmenleri şuraya buraya veya Osmanlı ülkesine sığınmış, yerlerine Safevi taraftarı Türkmenler yerleştirilmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Kemah’a 
Gelişi ve Kalenin Fethi : 24 Nisan 1512’de tahta çıktıktan sonra, kısa zamanda kardeşler meselesini halleden Yavuz Sultan Selim, sünni ulemadan aldığı fetvalar üzerine,Şah İsmail üzerine yapacağı sefer için geniş çapta bir hazırlığa girişmiş idi. Edirne’de toplanan Divan’da savaş kararı alan Selim, 23 Muharrem 920 (19 Mart 1514) günü buradan hareket edip 29 Martta İstanbal’a geldi. Burada da gereken hazırlıkları yaptıktan sonra İstanbul, Eskişehir, Konya ve Kayseri güzergahını takip eden Selim ve ordusu Sivas’a yaklaştığı sırada, Sinop beyi Karaca Paşa 500 kişilik bir kuvvetle Erzincan taraflarına gönderildi. Arkasından Sivas’ta 40.000 kişilik bir ihtiyat kuvveti bıraktıktan sonra, yola devamla 12 Temmuz 1514’de Çaysu kenarında İran hududuna varıldı. Selim ve ordusu, Kemah’a tabi Gök-Seki konağına ulaşınca, Erzincan kethüdası buraya gelerek itaatini arzetti. Bunu müteakib Selim, sancakbeylerinden Faik Bey ile topçular kethüdasını Kemah kalesinin teftişine gönderdi. Bu sırada ordu, donanma ile Trabzon’a nakledilen zahirenin Erzincan’a vasıl olması için, bu civarda, bir haftadan fazla beklemek zorunda kaldı. Bu müddet zarfında Kemah ve Bayburd taraflarına akıncılar sevkedildi. Bu akınlar esnasında, Şah İsmail’in Tercan Beyi Emir Ahmed, bu sırada Osmanlı hizmetine girmiş olan Akkoyunlu beylerinden Ferruhşad Bey tarafından esir edilerek huzura getirildi. Bu suretle Erzincan ve Tercan bölgeleri kolaylıkla fethedilmiş oldu. Osmanlı ordusu, Tercan’da Mama-Hatun Kervansarayı civarındaki Eskidere (Eşkinci-Konağı) menziline varınca Yahya Bey’i Mustafa Bey ile Trabzon Sancakbeyi Mehmed Bey, Şah İsmail’in beylerinden 
Kara Maksud Sultani’nin müdafaa ettiği Bayburd kalesinin fethine gönderdiler. Yoluna devam eden Selim ve ordusu, Çaldıran’da Şah İsmaili mağlup edip, ordusunu dağıttıktan sonra Tebriz-Kars ve Pasinler yolu ile Amasya’da kışlamak üzere geri döndü. Selim Erzurum civarındaki Titkir mevkiine geldiği sırada (15 Ekim 1514), daha 1507 senesinde sefer etmiş olduğu Bayburd’un Kiğı kalesi ile birlikte fethedildiği haberini aldı. Kaleleri zabdeden Emir-i ahur Bıyıklı Mehmed Paşa’ya,Erzincan-Bayburd eyaletini vererek Şarki-Karahisar, Canik ve Trabzon sancaklarını da vilayetine ilave etti ve kendisini serhad muhafazası ile görevlendirdi. Selim Amasya’ya çekilirken harekata ertesi sene devam etmek niyetiyle ordunun top ve cephanesinin Şarki-Karahisar kalesina bırakılmasını ve askerin Ankara’da kışlamasını emretmiştir. Gerçekten harekata ertesi sene devam edilmiştir. Kemah kalesine sığınmış olan hasımlar, Erzincan’a hücum ile buradaki Akkoyyunlulardan (Bayındıriler) bazılarını şehid etmişlerdi. Bazı tecrübeli beyler, kışı Amasya’da geçirmekte olan Selim’e “Kemah kalesi düşmanın elinde bulunduğu müddetçe Bayburd, Erzincan Kiğı’da emniyeti sağlamanın mümkün olamıyacağını” söylediler. Bunun üzerine padişah, Mehmed Bin Varsak tarafından müdafaa edilen Kemah kalesinin fethini Bıyıklı Mehmed Paşa’ya emretti. Bu emir üzerine Bıyıklı Mehmed Paşa, Kemah kalesini muhasara etti ise de, pek müstahkem olan kale, fethedilememiştir. 19 Nisan 1515 (5 Rebiyülevvelin 921) tarihinde Amasya’dan hareket etmiş olan Yavuz,Sivas-Merzifon üzerinden Kemah’a yönelir.Amasya’dan Kemah’a kadar bir ay zarfında gidilmiş,bu ara yolda bazı takviye kuvvet ve harp araçları (Tokat’dan getirilen toplar) katılmıştır.Osmanlı ordusunun bu ağır gidişinde,Şah İsmail ile ittifak eden Dulkadiroğlu Alaüddevle’nin Memlük güçlerinin ani bir hücumunun olabileceği düşüncesi etkili olmuştur. Ancak, ihtimal olan böyle bir saldırıyla karşılaşılmamış,sadece Karacabey mevkiine gelindiğinde Memlük hükümdarı kansu Gavri’nin elçisi Kayseri ve Bozakla ilgili bir “Name” göndermiş,o da sert bir cevap ile karşılamıştır. 14 Mayıs 1515 günü Kemah’a tabi Çıt hanı konağına gelen Yavuz, ertesi Rebiyülahar’ın ilk gününde Ağarmi yurudu konağına,16 Mayıs Çarşamba günü Yoğun Pelid’e,17 Mayıs Perşembe günü Gördeneç’e ve 18 Mayıs Cuma günü ise Elmalı yurdu konağına varır 19 Mayıs Cumartesi: Bugün Yavuz’un emrindeki kuvvetler Kemah Kalesi önüne gelmişler ve aynı gün içerisinde kale,uygun yerlerden çevrilip güçlü bir top ateşine tutulmuştur. Daha sonra ikindiye doğru kaleye Osmanlı askerleri çıkmaya muvaffak olup,sancak çekilmiştir.Kale kumandanı Varsak Mehmed 300 adamıyla sonuna kadar direnmiştir.Nihayet akşam vakti olduğu saatlerde karşı koyacak hiçbir asker kalmamış,kaledeki diğer çocuk,kadın ve ihtiyarlar esir edilmişlerdir.Kalenin fethinden sonra askerlere yaptıkları işler sayesinde terfi ve ihsan dağıtımı olmuştur. 
 [Yavuz Sultan SELİM HAN’ın Kemah Kalesi’i fethettikten sonra, bu fetihle ilgili olarak Ferhad HAN’a yazdığı Namedir.Cemaziyelevvel Ortası-921]: “Bilinmiş olsun ki,bu bahar 5 Rebiyülahar 920 Salı günü,Kemah üzerine yürüdüm.Her ne kadar kelenin eni boyu derin ve geniş,istihkamları kuvvetli ise de bunlara bakmayıp;toplarım ve yeniçerilerim ile yıldırım yağdırır gibi mermi yağdırdım,içindeki küffar kıyamet alameti sanıp serseme döndüler.Kale üzerine çıkıp İslam Sancağını diktirdim.Kötülerin başlarını kestirip kaleyi İslam ahali ile doldurdum.Ahirde Sivas’a avdet eyledim.İstanbul’a döneceğimi bildirmek üzere kullarımdan Mehmed Bey’i size gönderdim.Huzurunuza varınca bu fetihnameyi bütün vilayetinizde okutup şenlik yaptırınız. Devletime dua ettirip padişahlık merasimlerini yerine getiriniz.29 Cemaziyelevvel ortası-Şehr-i Kayseri.” Kemah Kalesinin Fethi İçin Söylenmiştir “Tüfenk dumanından bulut olmuştu gökte Kötülükte azanın indi taş ensesine Küffar her yakadan başını çekti içe Çünkü boğulayazdı o kan denizinde Yedi muştayı bir anda parlak kılıçtan Kalmadı kalede tek kişi küffardan.” “Komağa alem içre nam’ü nişan Arka bir eyleyüp cemi-i sipah Oldu tekbir-i gaziyan tarih Aldı hısn-ı Kemah’ı ya Allah” Evliya Çelebi’nin Kalemi’yle Kemah ve Kalesi: (Zilkade ayının ortası-1057) 1641 de Kemah’a gelen ve 4 gün kalan Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Kemah’ı şöyle anlatır.Seyahatname 1-2.cilt,670.sayfa) Ketür köyünden hareketle, Fırat kıyısını takiben mamur yerler içinde dokuz saat giderek, Şirim köyüne geldik.Kemah hududundadır.Buradan yine güneye hareketle,Fırat nehrini takiben yedi saat yol alarak Emin köyünde konakladık.Bu da Kemah hududunda olup, tuzla emininin hasıdır.Buradan yine Fırat’ı takip ederek Kemah kalesine geldik
 Kemah, Doğu Anadolu’da Kara-Su (Fırat) Vadisinin sol kıyısında, Munzur dağlarından inen Tanasur Deresi ağzında ve kadim kalenin koltuğunda,deniz seviyesinden 1038 metre yükseklikte kurulmuş şirin bir belde olup, Erzincan vilayetine bağlı bir kazanın merkezidir. Eskiden şehir,esas itibariyle kaledibine doğru kurulmuş,çarşı ve dükkanlar oradaymış.Yerleşim ise,ağırlıklı olarak,Cennet Yamacı emsal,bağ ve bahçeler arasından akan Tanasur Deresi’nin açtığı derin vadinin eteklerine yapılan evlerdeymiş.Vaktinde en kalabalık mahalleler buradaymış ve her sabah kırk hayvanla esnaf dükkan açmaya gelirmiş çarşıya.Şimdi hala ilçenin 10 mahallesinden, 5’i bu vadide. Bunlar,Mektepönü ve Pörhenkbaşı mahalleri kısmen olmak üzere,Aşağıgedik,Derebaşı (Yukarı Mahalle) ve Ortagedik mahalleleridir. Kemah’ın diğer mahalleleri ise,Beklimçay,Çarşı,Cirgişin,Göğüsbağı ve Karşıbağ mahalleleridir.Şimdi en kalabalık olanı Çarşı mahallesidir.Esas yerleşim,dükkanlar ve resmi binalar burada olup,merkez hükmündedir.
Kemah’a ait ilk nüfus bilgilerine, Osmanlı dönemindeki bazı kaynaklarda rastlanmaktadır. Nitekim ilk tahrirlerde idari yönden Sancak statüsünde olan Kemah’ın 1516 yılındaki şehir nüfusu 2 591 olup, bunun % 68.5’i (1769) müslüman ve % 31.5’i (812) ise hırıstiyandır. 1520 ve 1530 yıllarında 3 697 olan şehir nüfusu, 1568 yılında 3 042’ye ve 1591 yılında 2556’ya düşmüştür.Nüfusun 1568 yılından sonra azalmasının sebebi, gerçekte kaledeki ve şehirdeki vergiden muaf olanların tam olarak tesbit edilmemiş olmasıyla alakalıdır.Kanaatimizce şehir nüfusundaki bu azalışta, 1556 yılından sonra Kemah’ın Erzurum livasına bağlı bir kaza durumuna geçmesi de etkili olmuştur. Ayrıca 1591 yılında beş mahalleden oluşan Kemah kazasına 297 köy ve 126 mezra bağlı olup, tahmini toplam nüfus 35 694 kadardır. Yine 1520 yılında kalede 714 askerin görevli oluşu,Kemah’ın kuruluşunda kalenin önemini açıkça göstermektedir. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Kemah’a bağlı 7 nahiye ve 75 köy ile beraber toplam nüfus 18.872’dir.Bu nüfusun 14.547’si müslüman,3 503’ü ermeni (gregorien),189’u katolik ve 633’ü protestanlardan oluşmaktadır.Yine 1901 yılında şehir merkezinde 3000’i müslüman ve 250’si hırıstiyan olmak üzere 3 250 nüfus yaşamaktadır. Değişik amaçlarla yapılan ve sistematik olmayan bu sayımlar, sahanın Cumhuriyet dönemine kadar olan nüfusu hakkında genel bilgi vermesi açısından oldukça önemlidir. Bu veriler dikkatle incelendiğinde 16. Yüzyılda 3697 olan ilçe merkezi nüfusu, 20.yüzyılın hemen başında 3250, 1927 yılında 1590 ve 1990 yılında 3593 kadardır.Bu durum Kemah ilçe merkezinin 16. Yüzyıldaki (1530) nüfusuna henüz ulaşamadığını göstermektedir. Dolayısıyla günümüze kadar gelişen sosyal, ekonomik ve siyasi olayların Kemah nüfusuna önemli ölçüde etki ettiği söylenebilir.Nitekim 16. Yüzyılda askeri açıdan büüyük önem taşıyan Kemah kalesinin, daha sonraki yüzyıllarda bu önemini kaybetmesi, nüfusun azalmasında etkili olan faktörlerden biri olarak düşünülebilir. GÖÇLER Nüfusun değişmesindeki faktörlerden biri olan göçler, nüfus ile kaynaklar arasında daha iyi bir dengenin sağlanması için, kendiliğinden meydana gelen bir çaba olarak yorumlanmaktadır. Araştırma sahasında göçlerle ilgili geçmiş dönemlere ait yazılı kaynak bulma imkanı olmadığından, bölgedeki göçler, son yüzyılda etkili olan gelişmeler ile açıklanabilir.Cumhuriyet döneminden önceki göçler, daha ziyade sosyal gelişmelerin bir sonucudur. Çeşitli yazılı kaynaklardan ve yöredeki yaşlılardan edindiğimiz bilgilere göre; 1915’li yıllarda meydana gelen Ermeni olayları, Ruslar’ın Erzincan’ı işgal etmeleri ve Koçgiri ayaklanması, bölge nüfusunun batıya doğru göç etmesine sebep olmuştur. Bu tarihlerde göç eden nüfusun bir kısmı geriye dönerken, büyük çoğunluğu göç ettiği bölgelerde yerleşmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra sakin bir ortam sağlanmıştır. Nitekim 1927’de Kemah ilçe merkezinin nüfusu; 1590, 1931’de 3118’dir. 1937 yılında bölgede başlayan Dersim isyanı, Kemah ilçe merkezini de etkilemiş ve göç hareketi yeniden gündeme gelmiştir. Çeşitli aralıklarla göç üzerinde etkili olan sosyal gelişmeler ve 1939 Erzincan depremi göçleri tekrar hızlanmıştır.1915-1940 devresinde Kemah ilçe merkezinde göç eden nüfusu bugün Ankara, İstanbul, İzmir, Adana ve bunun gibi ülkenin değişik bölgelerinde görmek mümkündür. Depremin sebep olduğu bu nüfus hareketliliği,yavaşlayarak devam etmiştir. Ülkemizde 1950’li yıllardan sonra başlayan şehirleşme Kemah’ı da etkilemiş, nüfus artışı ile ekonomik dengenin sağlanması amacıyla özellikle erkek nüfus ülkenin batı şehirlerine doğru çalışmak için göç etmiştir. İç göçler devam ederken, 1960’lı yılların başında yine ekonomik amaçlı dış göçler başlamıştır. Ekonomik amaçlı bu göçler, ilk başta ferdi olarak gerçekleşirken, daha sonraki yıllarda aile göçü şekline dönüşmüştür. Araştırma sahasında son 10-15 yılda asayiş bozuklukların sebep olduğu göçler; sosyal ve ekonomik olumsuzluklardan daha etkili olmaktadır.Sosyal ve ekonomik olumsuzluklardan başka, 13 Mart 1992 Erzincan depremi de etkili olmuş ve mevcut faktörlerle birlikte göç hareketi hızlanmıştır. Kemah Nüfus Müdürlüğünden edindiğimiz bilgilere göre 1995 yılında yaklaşık 120 bin kişi Kemah nüfusuna kayıtlıdır. (İlçe merkezi ve köyler). Ayrıca 1990 yılında Kemah’ın toplam nüfusunun ise 3 593 olduğu düşünülürse göç olgusu daha iyi anlaşılabilir 
Kemah’tan yurt dışına yönelik göçlerin temel nedeni, ekonomik şartların yetersiz oluşundan, diğer bir ifade ile geçim zorluklarından kaynaklanmaktadır.Ayrıca uygun ücret koşulları, sosyal güvenlik avantajları, çok kaznma imajı gibi faktörlerinde göç hareketinin artışında etkili olduğu görülmektedir.Yurt dışına yönelik ilk göç hareketi, ülke genelinde olduğu gibi 1960’lı yıların başında, Almanya’ya çalışmak için giden işgücü göçüdür. Araştırma sahasına ait bu ülkedeki işgücü sayısı, diğer ülkelerdeki işgücü sayısına hemen hemen eşittir. Söz konusu ülkeyi İsviçre, Fransa,Rusya,Avusturalya ve Bugaristan takip etmektedir. Yurt dışına işgücü göçü 1990’lı yıllara kadar Almanya, Fransa ve İsviçre gibi gelişmiş Avrupa ülkelerine yönelik iken, 1990’dan sonra Rusya ve Bulagaristan gibi eski doğu bloku ülkelerine yönelmiştir. Almanya, Fransa ve İsviçre’ye göç edenler ilk başta ferdi olarak giderken, daha sonraki yıllarda ailelerini yanlarına almış ve sürekli yerleşmişlerdir. Fakat Rusya ve Bulgaristan’a olan göçler gelişmiş Avrupa ülkelerinin aksine hem ferdi ve hemde kısa süreli olmaktadır. Çünkü bu ülkelere gidenlerin hemen tamamı mevsimlik inşaat işçiliği yapmaktadırlar. Kemah ilçe merkezinden yurt dışına olan göçlerde dikkati çeken bir hususta, göç eden nüfusun büyük bir kısmının, daha önce Kemah’a bağlı köylerden ilçe merkezine göç etmiş olmasıdır.
Kemah ilçe merkezinden ve köylerimizin bir kısmından ülke içine yönelik göçleri,çeşitli yazılı kaynak ve kişilerden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda,19. Yüzyıla kadar götürebiliriz.Özellikle 1910-1937 yıllarında bölgede etkili olan savaşlar,ayaklanmlar ve isyanlar,bölge nüfusunun daha güvenli batı kesimlerine doğru göç etmesine sebep olmuştur.Bilindiği gibi,1. Dünya şavaşı sırasında Ruslar, doğudan batıya doğru ilerlemişlerdir.Ruslar’ın bu ilerlemesi, Erzincan ile Kemah arasında durdurulmuştur. Bu savaş sırasında toplu olarak gerçekleşen göç hareketine, o günleri yaşayanlar “Seferberlik” adını vermektedir. Göç eden bu insanların büyük çoğunlğu geriye dönmemiştir.Aynı dönemlerde bölgesel olarak ortaya çıkan Ermeni olayları,Koçgiri ve Dersim isyanları gibi etkenlerde Kemah’ta göç hareketini hızlandırmıştır.İlçe Merkez nüfusu 1901 yılında 3250 iken, 1927 yılında 1590’a düşmüştür.Yaklaşık 25 yıllık bir sürede nüfusun yarı yarıya düşmüş olması,göçün o yıllarda bile Kemah’da nedenli yoğun olduğunu göstermektedir.Ülkede genel olarak güvenliğin sağlanması ile birlikte1927 yılından itibaren, İlçe nüfusunda artış gözlenmeye başlanmış ise de,tarıma elverişli arazinin çok az olması ve mevcut nüfusa yetmemeye başlaması ve mevcut iş gücünü istihdam edebilecek iş alanlarının olmaması, ayrıca ekonomik kaynakların yetersizliği nedeniyle, 1950 li yıllardan sonra gurbetcilik olayı hız göstermeye başlamış ve 1970’ li yıllardan itibaren gurbetcilik, göçe dönüşmüş ve oldukça hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Göç olayı öyle bir hale gelmiştir ki, bir kaç köy dışında, köylerimizin tamamında çalışabilecek genç nüfus kalmamıştır

1 yorum:

  1. KİMSEYE MUHTAÇ OLMADAN PARAKAZANMAK İSTİYORMUSUN.İŞTE SANA İŞ.KENDİ İŞİNİ KURABİLİRSİN

    İÇİNDEKİ RİTHA BİTKİSİ SAYESİNDE ANTİBAKTERİYEL, YUMUŞATICI, KİREÇ ÖNLEYİCİ ÖZELLİKLERİ VE BUNUN GİBİ 55 ETKEN VARDIR.


    ÇEVREYİ, SUYU, HAVAYI, BEDENİMİZİ KİRLETMEYEN , TOPRAKLARIMIZI ÇORAKLAŞTIRMAYAN,FOSFAT İÇERMEYEN ERSAĞ'A EVET..

    ERSAĞ'A ÜYE OLARAK BİR İŞ SAHİBİ OLURSUNUZ.

    KONSANTRE ÜRÜNLERİYLE KÂRA GEÇEREK, %33'E VARAN ÜYELİK İNDİRİMLERİNDEN FAYDALANIRSINIZ.

    ÜYE OLDUNUZ 100 TL’LİK ÜRÜN ALDINIZ, %20 Kârla satarsınız, 25 TL’LİK ÜRÜN HEDİYE GELİR,DAHA İLK ALIŞVERİŞİNİZDE %40 Kâra geçersiniz.


    IKİNCİ ALIŞVERİŞİNİZDE 100 TL’LİK ÜRÜN ALDINIZ, %10 DAHA EKSTRA İNDİRİMLE ALIRSINIZ,

    %20 Kârla satarsınız,20 TL'LİK ÜRÜN HEDİYE GELİR, % 55 Kâra geçersiniz.


    ALTINIZA ÜYE KAYDETTİNİZ, 10 TL HESABINIZDA BİRİKİR,

    EKBİNİZLE BÜYÜR İNDİRİMLERİNİZİ %15, %20 HATTA %33 İNDİRİMLE ALIRSINIZ,

    TÜRKİYE'DE BAŞKA BÖYLE SİSTEM YOK..

    EN İYİ NETWORK UYGULAMASIDIR

    İKTİSATÇI ARKADAŞLARIN İNCELEMESİYLE, DİĞER SİSTEMLERE GÖRE %100 DAHA GÜVENLİDİR

    ÜYELİK ÜCRETİ ÖDEMEZSİNİZ

    ÇIKTIĞINIZ BASAMAKTAN DÜŞMEZSİNİZ.

    NEDEN BU İŞİ YAPIYORUZ?


    NEDEN ERSAĞ ?

    Kariyeriniz korunur, cironuz düşse de Ersağ 'da kariyerden düşmek yoktur,

    Türkiye'de ilk ve tek olma özelliğine sahip ürünleri vardır. (Fosfat %0)

    Ersağ, %21 değil, %24 ya da %25 değil, %33 performans primi ve %9 a varan ve 3 derinlikte liderlik primleri ile en kazançlı marketing plana sahip olduğu için organizasyon kuran liderlere daha fazla kazandırır.

    Yurt dışına ürün gönderebilme ve organizasyon kurma mümkündür (internasyonel),

    Ersağ, Ürettiği ürünlerde kullandığı bitkileri ve içeriğini açıklayabilen tek şirkettir,

    Yasal sıkıntıları olmayan, her türlü izin belgeleri ve analiz raporları mevcut,

    İş tanıtım ve eğitim seminerleri desteğini veren bir şirket,

    Ofis desteği

    100 Lira üzeri alışverişlerde ortalama 20 Lira hediye ürün göndererek, satış kârı haricinde extra kazanç imkanı verir.

    NASIL PARA KAZANACAĞIM ?

    Para kazanmaya başlamanız için öncelikle www.ersağ.com.tr/ adresine 559000 sponsor numarasıyla ücretsiz üye olmanız gerekir.

    Böylece, Şirketimizden piyasada bulunmayan bu özellikli ürünleri %25 indirimli alma ve bu işi başkalarıyla paylaşarak onlarada iş imkânını sunma hakkını elde edersiniz.
    ÜCRETSİZ ÜYE OLUP indirimli ürün almaya başlayabilirsiniz.
    Organizasyon kurarak SINIRSIZ kazanmaya başlamak için indirimli fiyat üzerinden 100 Liralık ürün almanız yeterli olacaktır.

    Hangi ürünleri alacağınıza siz karar verebilmektesiniz.
    İşe yeni başlayan üyelerimize de ilk siparişlerinde 1 adet ürün hediye edilmektedir (Bütün siparişlerinizde her 100 Lira için 1 ürün hediyeniz var. 150TL sipariş için 3 hediye.
    Hediye ürünler satılabilir standart ürünlerdendir

    Bazı şirketlerde bulunan kariyer adı altında zorunlu olarak çektirilen MAL DEPOLAMA fiyaskosu sistemimizde YOKTUR. BÜTÜN BU FIRSATLARDAN VE DAHA FAZLA AVANTAJLARDAN YARARLANMAK İÇİN HEMEN www.ersağ.com.tr/ ADRESİNE GİRİN.BEN YENİ ÜYEYİM BUTONUNA TIKLATIN 559000 SPONSOR NUMARASIYLA ERSAĞ AİLESİNE ÜCRETSİZ KATILIN. HAYIRLI KAZANÇLAR DİLERİM. HASAN ECE 05385114773...............

    YanıtlaSil